7 Aralık 2012 Cuma

15. Uluslararası Randevu İstanbul Film Festivali

0 yorum


"EDEBİYAT SAYFALARI ARALANIYOR"

Festival her sene olduğu gibi bu sene de görkemli bir açılış töreni ve daha da görkemli açılış filmiyle davetlileri koltuklarından kaldırmayacağa benziyor. 14 Aralık’da Cemal Reşit Rey’de gerçekleşecek açılış töreniyle festival, Tolstoy şaheseri Anna Karenina’nın yeniden çevrimiyle perdelerini açıyor. Oscar’ın bu seneki güçlü adaylarından, VarietyHollywood Reporter ve Sight and Sound gibi sektörün önde gelen sinema yayınlarınca övgülere boğulan estetiği ve ruhuyla, Anna Karenina, Randevu İstanbul kapsamında, vizyon tarihinden önce, özel davetlilerin beğenisine sunulacak. Keira Knightley’i Karenina, Jude Law’u Karenin olarak izlemek isteyenler, gelecek vaad eden performansıyla ödül alanAaron Taylor Johnson’ı da, Anna’yı baştan çıkaran Kont Vronsky rolünde izleme şansına erişecekler ve Randevu İstanbul’un açılış gecesinde 19. yy Rusya’sıyla buluşuyor olacaklar.

DÜNYA DÖNÜYOR, FİLMLER DE!
Dünyaca ünlü festivallerden ödüllü, pek çok ülkede izleyiciye ulaşmış fakat Türkiye’de gösterim şansı bulamamış filmler ve ünlü yönetmenlerin beklenen son filmlerinin yanı sıra, tematik festivallerde, spesifik izleyici kitlelerinin ilgisini çeken, sıra dışı, alışılmadık filmlerden oluşan, hem renkli, bir o kadar da siyah-beyaz film programıyla, 14–20 Aralık tarihlerinde salonları doldurmaya hazırlanıyor. Sinema gençleşirken, yönetmenleri de gençleşiyor, filmler çoğalırken bütçeleriyse küçülüyor, büyük stüdyo ürünü olmanın aksine, minimum bütçelerle bağımsız yönetmenler tarafından çekilen yeni nesil,Film Bağımlıları için Bağımsız Filmler izleyicisini beklerken, ilk filmlerini çekerek dünyaya biz de varız diyen yeni yönetmenler de izleyiciyle İlk Randevularında buluşuyorlar. Pek çoğumuzun gece 12’den sonra görmek istemeyeceği türden, paranormal aktiviteler, yaratıklar, seri katiller, doğaüstü güçlerse, bu sefer saat 12’den önce, seyircinin Pelikül Kâbusları olmak için hazır bekliyorlar. Saygın yönetmenler ve son filmleri, Randevu İstanbul’un Premier İstanbul’unu oluştururken, bırakın kurguyu, ne varsa gerçek hayatta var diyen belgeselciler de gerçek hayatı bir Belgesel Kuşağına çeviriyor. Filmleri beğenen ya da beğenmeyen, gösterimlerden sonra gerçekleşecek soru-cevap seanslarında yönetmen ve oyuncuları sorularıyla terletmek isteyen herkes salonlara bekleniyor.

ORMANIN DERİNLİKLERİNDE BİR GRUP YENİ YETME
İlk filmini çeken Arjantinli video artisti Jasmin Lopez, Leones’de, kelime oyunları ve büyüme sancıları arasında sıkışan, ormanın derinliklerinde debelendikçe kaybolan bir grup liseliyi takip ediyor. Ellerinde nereden gelip nereye gittiği belli olmayan bir ses kaydı makinesi, omuzlarında gençliğin verdiği ağır yükle harmanlanan ve daha proje aşamasındayken Toronto Lab, Bafisi BAL ve CineMartgibi kurumlarca ödüle layık görülen bu fantastik gençlik öyküsü Venedik Film Festivali resmi seçkisinde gösterildikten sonra Randevu İstanbul izleyicisiyle buluşuyor.

RANDEVU İSTANBUL SİYAH-BEYAZ FİLMLERE GERİ DÖNÜYOR
20’lerin İspanya’sında geçen, bu nazik matador hikâyesinde, annesinin sevgisinden yoksun, üvey annesinin nefretiyle dolu büyümüş bir kız çocuğunun, kahramanı babasının, ünlü matadorun peşinden giderek bir hayal kuran ve bir boğa güreşçisine dönüşme hikâyesi, Kar Beyaz (Snow White), San Sebastian Film Festivali’nden aldığı iki ödülü İstanbul izleyicisiyle paylaşmaya hazırlanıyor.  Toronto,Londra ve Varşova Film Festivallerinden aldığı övgülerle, “Tim Burton görsellerinin The Artist ruhuyla buluştuğu film” olarak lanse edilen yapım,
Sinema-Tarih Buluşması bölümünde seyre açılıyor.

GENERAL MALKOVICH
19. yy Fransa- İngiltere çatışmasında, John Malkovich generalliğinde bir İngiltere ordusu ve Wellington hatlarında nefes kesici bir savunma hikâyesi Wellington Hatları (Lines of Wellington). Venedik Film Festivali’nde premier’ini yapan, Isabelle Huppert, Catherine Deneuve, Chiara Mastroianni, Michel Piccoli gibi konuk oyuncularla şenlenen, son yılların en iyi kastıyla izleyiciye bir şölen sunmayı garantileyen filmde, Melvil Poupaud ve Mathieu Amalric gibi ünlü Fransız oyuncuları da General ve Mareşal rolleriyle izliyor olacağız. Şili’li ödüllü yönetmen Valeria Sarmento’nun bu taktik dolu, herkesin saflarını seçmek zorunda kaldığı bu ittifak ve itilaf savaşı, tarih sayfalarını yeniden hatırlamak isteyenleri sevindirecek bir yapım.

ÇOK ÖZEL BİR GÜN İÇİN ÇOK ÖZEL BİR BELGESEL!
Cannes Film Festivali’nin perde arkasında neler oluyor merak edenler, 1 saatlik bir Cannes masalı sizleri bekliyor. Bizzat festivalin direktörü Gilles Jacob tarafından hazırlanmış, ünlü yönetmenlerin Cannes’a varışları, basın toplantısı, ödül gecesi, söyleşiler, festival kokteylleri ve perde arkasında yaşanan bütün dostluklar, kıskançlıklar, kaprisler, sorularla cevaplarla, Cannes’da neler oluyor’un mini bir özeti Özel Bir Gün (A Special Day). Fransız kültür Merkezi’ndeki ücretsiz gösterimler kapsamında gösterilecek olan belgesele tüm festival takipçilerini bekliyoruz. İyi Cannes’lar!

CANAVARLAR, FANTASTİK FİLMSEVERLERİ YAKALAMAYA GELİYOR!
2009 yılında çektiği Tormented filmiyle fantastik-korku-bilimkurgu festivallerinde kendine yer edinenJon Wright’ın yeni canavar denemesi, Canavarlar (Grabbers), Strasbourg ve Neuchatel Film Festivallerinden aldığı iki izleyici ödülüyle, İstanbullu genre film severleri de fethetmek istiyor. İrlanda’nın bağrından kopup gelmiş bu canavarlar, önce polis memuru Ciaran’ı, ardından çaylak memur Lisa’yı ve tabii ki yarı kaçık yarı dahi laborant Adam’ı kapmaya hazırlanıyor. Gülerken düşünmek değil, korkmak isteyenler için paha biçilmez seçim Canavarlar, Randevu İstanbul’un genç bağımsızları arasında yerini alıyor.

TEK BİR SUÇ, 38 ŞAHİT VE 0 ŞÜPHELİ
38 Şahit (38 Witnesses), tüyler ürperten bir gecede gerçekleşen bir suçun ardında tek bir şüpheli ve tek bir tanık dahi olmayınca, gizemini gitgide artıran bir kedi-fare oyununa dönüşmez mi? Dönüşür dönüşmesine, ta ki birdenbire ortaya, her şeyi görmüş fakat konuşmamayı seçmiş 38 şahit çıkana kadar. Seyahatten döndüğünde yaşadığı mahallenin aslında bir suç mahalline dönüştüğünü gören Louise’in hayattan beklediği son şeyi kocasının da bu olayın bir parçası olmasıdır. Rotterdam Film Festivali’nin açılış filmi olarak dünya premier’ini gerçekleştiren 38 Şahit, Türkiye premier’ini Randevu İstanbul’la yapıyor.

3–2–1 OYNA!
Sundance Film Festivali’nde ödüllendirildikten sonra, SXSWHot Docs ve Sheffield gibi belgesel festivallerini dolaşan, İndie Bir Oyun Filmi (Indie Game: The Movie) bizden hem bilgisayar oyunu hem belgesel severleri ilk gösteriminde bir araya toplayacağa benziyor. Dünyayı peşinden sürükleyen ve kendi topluluğunu oluşturan oyunların perde arkasındaki oyun kurucuları ve oyun mucitlerinin aklına girip onlar gibi düşünmek onlar gibi çalışmak nasıl bir şeydir merak edenleri ekran başına çağırıyor. Bu deyim yerindeyse dahi mucitleri oyun kurdu haline getiren durumları öylesine eğlenceli ve dinamik bir dille anlatıyor ki, Sundance Film Festivali’nden aldığı kurgu ödülünü de fazlasıyla hak ettiği söylenebilir.

AĞIR AKSAK BİR EBEVEYNLİK HİKÂYESİ
Çocuk olmakla ebeveyn olmak hallerinin birbirine karıştığı, ağır aksak bu aile olamama hikâyesi, Med Cezir (Low Tide)’da, genç oyuncu Daniel Blanchard, Venedik Film Festivali’nde övgülere layık görülen umut vaat edici oyunculuğuyla seyirlik bir performans sunuyor. Evden işe akşamdan kalma, işten partilere ayık giden, partilerden tekrar eve kör kütük gelen annesine ebeveynlik yapmak zorunda kalan 12 yaşında bir erkek çocuğunun, Hanımefendi diye seslendiği annesine yemek hazırlama, onu giydirip yatırma, işte yardım etme gibi günlük ritüellerinin yanında, büyümeye çalışma halini Med Cezir, adına yaraşır şekilde, bu dengeyi sakin bir şekilde bozan sonuyla izleyiciyi tatmin edecek yapımlardan.

AVRUPA’DAN GENÇ MİSAFİRLERİMİZ VAR!
Festival, geçen sene de programında yer alan Avrupa Film Akademisi Kısa Film Seçkisi: Kısa Şart!’ı bu sene de yeni filmlerle programına katıyor. 2012 senesi boyunca dünyaca ünlü festivalleri dolaşan ve Rotterdam, Berlin, Saraybosna, Locarno ve Venedik Film Festivallerinin seçtiği en iyi kısa filmleri Fransız Kültür Merkezi’nde genç kısa filmcilerin beğenisine sunuyor, hem de ücretsiz gösterim imkânıyla.

Kaynak: http://www.randevuistanbul.com

6 Aralık 2012 Perşembe

4. "Hangi İnsan Hakları?" Film Festivali

0 yorum


4. HANGİ İNSAN HAKLARI? FİLM FESTİVALİ ‘YAŞAM HAKKI’NI SAVUNUYOR

Gündemi ‘insan hakkı’ olan filmler
8-12 Aralık 2012 tarihlerinde düzenlenen 4. Hangi İnsan Hakları? Film Festivali, dünyanın pek çok ülkesinden ve Türkiye’den hak arayışlarını konu alan 40’tan fazla filmi İstanbul’a taşıyor. Ana teması “yaşam hakkı” olarak belirlenen bu seneki festivalde, cezaevinde gösterim de dahil olmak üzere pek çok paralel etkinlik gerçekleşecek.

DOCUMENTARIST ekibi tarafından 4 yıldır düzenlenen Hangi İnsan Hakları? Film Festivali, İnsan Hakları Haftası’na denk gelen 8-12 Aralık 2012 tarihlerinde  gerçekleşiyor. Bu yılki ana teması ‘yaşam hakkı’ olarak belirlenen festivalin programında ‘barınma hakkı’, ‘hayvan hakları’, ‘cinsel haklar’ gibi konulara ayrılmış yan bölümler de yer alıyor. Festivalde kısa ve uzun metrajlı olmak üzere 40’ı aşkın film seyirciyle buluşacak.

Liberya’dan Honduras’a, Bosna’dan Hırvatistan’a, Meksika’dan Irak’a, Filistin’den Kamboçya’ya ve Türkiye’ye varan geniş bir coğrafyadan kısacası dünyanın hemen her kıtasından yaşam hakkı ihlaline ve buna dair verilen hak mücadelelerine dair hikayeler bir araya gelecek. 4. Hangi İnsan Hakları? Film Festivali’nin gösterim ve etkinlikleri SALT Beyoğlu,  Aynalıgeçit Salonu, Dutch Chapel ve Tütün Deposu’nda ücretsiz olarak gerçekleşecek.

Ümit Kıvanç’ın Roboski katliamı üzerine gerçekleştirdiği “Ağlama Anne, Güzel Yerdeyim” adlı belgeselin ilk festival gösterimi, yönetmenin katılımıyla Hangi İnsan Hakları? Film Festivali kapsamında gerçekleşecek. Festivalde ayrıca Roboskili kurban yakınlarının da katılacağı ‘Roboski, 1 Yıl Sonra’ başlıklı bir panel düzenlenecek.

Veysi Altay’ın 90’lı yıllarda Cizre’de gerçekleşen cinayetleri ele aldığı “Faili Dewlet”, Ersin Çelik'in yine 90’lardaki Lice olaylarını konu ettiği “Gerçekleri Yazdım: Lice Defterleri”, Melek Özman ve Filmmor ekibinin bir kadın cinayetine odaklanan filmi “Hani Meral”, Emine Emel Balcı’nın ‘Alamancı’ sorununa başka bir pencereden bakan “Ich Liebe Dich”, Rezan Yeşilbaş’ın Cannes başta olmak üzere pek çok festivalden ödülle dönen kısa filmi “Sessiz”, Türkiye seçkisinin öne çıkan filmleri arasında...

Festivalin uluslararası bölümlerinde yer alan filmler arasında; son yıllarda Filistin üzerine yapılmış en etkili belgesellerden “Beş Kırık Kamera”, Leningrad Kuşatması’na dair üretilen resmi mitleri yerle bir eden “900 Gün”, 70’lerde dünyayı kasıp kavuran devrim rüzgarlarında iki kadın kahramanın ve çocuklarının hikayesi “Devrimin Çocukları”, Kamboçya’da Kızıl Kmer dönemini sağ atlatan insanların bu travmayla başetme çabalarını konu alan “Bilmek İstiyoruz”, ABD’de 70’lerde şaşaalı bir tanıtım kampanyasıyla lanse edilen TOKİ tarzı bir toplu konut projesinin nasıl hüsranla sonuçlandığını anlatan “Pruit-Igoe Efsanesi: Kentsel Bir Hikaye”, otistik bir çocuğun kendi ayakları üzerinde durma çabasını yansıtan “Jeroen Jeroen” gibi önemli belgeseller yer alıyor.

Uzun ve kısa metrajlı belgesellerden oluşan 40’ı aşkın filmin gösterileceği festivalde, hayvan hakları, insanın barınma hakkı ve cinsel haklar gibi konulara dair önemli filmler de yer alıyor. Türkiye’deki hak ihlallerine dair belgesellerden oluşan geniş bir seçkinin de sunulacağı programda; atölye, tiyatro, sergi, panel ve söyleşi gibi pek çok yan etkinlik gerçekleştirilecek.

Festival haftasında kadınlarla ‘kürtaj hakkı’ konulu bir Forum Tiyatro’nun yanısıra, Türkiye'den ve Yunanistan'dan eğitmenlerle video-eylemin teorik ve pratik yapısına ilişkin konuların tartışılıp paylaşılacağı 3 günlük bir video-eylem atölyesi düzenlenecek. Hangi İnsan Hakları? Film Festivali ayrıca bu sene demir parmaklıkların arkasına taşınıyor; Maltepe Çocuk ve Gençlik Cezaevi’nde iki gün süren bir insan hakları şenliği gerçekleşecek! Son olarak, festivalden bir seçki 14-16 Aralık tarihlerinde Diyarbakır’a taşınacak. Geçen yılki depremden beri festival ekibi tarafından Van’da çocuklarla gerçekleştirilen atölyeler de festivalin hemen ardından yeni bir programla devam edecek.

Hollanda İstanbul Başkonsolosluğu,  İsveç İstanbul Başkonsolosluğu, SALT ve Anadolu Kültür’ün işbirliği ve pek çok kurumun desteğiyle gerçekleşen festivalin 8-12 Aralık 2012 tarihleri arasında SALT Beyoğlu,  Aynalıgeçit Etkinlik Mekanı, Dutch Chapel ve Tütün Deposu'nda yer alacak tüm gösterim ve etkinlikleri ücretsiz.

Detaylı bilgi için: www.hihff.org
Basın sorumlusu:
Burcu Çelik
Tel: 0536 784 12 16

6 Eylül 2012 Perşembe

İstanbul Modern'de Biz de Varız! Etkinliği

0 yorum



"İstanbul Modern Sinema, sezona yeni Türkiye sinemasından bir programla başlıyor: Biz de Varız! Özellikle son iki yıldır adından söz ettiren, Türkiye’de veya yurtdışında merak uyandırmış, festivallerden ödüllerle dönmüş amavizyonda yeterince yer bulamamış filmlerden oluşuyor. Bu filmler son 20 yıldır gelişmekte olan Türkiye sinemasına yeni karakterler, yeni kimlik temsilleri, yeni toplumsal yaklaşımlar katarak toplumda “öteki” olana yer ayırıyor ve çoksesli bir seçki oluşturuyor. Toplam9 filmden oluşan bu seçkinin dikkat çeken ismi geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz yönetmen/yapımcı Seyfi Teoman. Teoman, programda yönettiği iki filminin yanı sıra yımcılığını yaptığı ve bu yıl İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale’ye layık görülen Tepenin Ardı filmiyle anılacak. 13/23 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilecek etkinliğe filmlerin yönetmenleri ve oyuncuları da katılacaklar."

Yer alacak uzun metraj filmler:

Tepenin Ardı

2012 / 94'/ HDCAM
Yönetmen: Emin Alper
Oyuncular: Berk Hakman, Reha Özcan, Banu Fotocan, Tamer Levent
Dil: Türkçe
Ödüller: 31. İstanbul Film Festivali: En iyi Film, En iyi Senaryo, FIPRESCİ Ödülü; 18. Saraybosna Film Festivali: Jüri Özel Ödülü; Taypey Film Festivali: Jüri Özel Ödülü; Karlovy Vary Film Festivali:  En iyi Asya Filmi Ödülü; 62. Berlin Film Festivali:  Caligari Ödülü, En İyi İlk Film Mansiyon
Rıfat ve Mektup adlı kısa filmleriyle tanınan Emin Alper’in ilk uzun metrajlı filmi Tepenin Ardı, prömiyerini Berlin Film Festivali’nde yaptı. Faik, emekli olduktan sonra babadan kalma bir araziyi işlemeye ve ufak bir keçi sürüsü beslemeye başlar. Araziye bakmak için bir ortakçı yörük ailesiyle anlaşmıştır. Bir ağustos günü, oğlu ve torunları geldiği esnada karşı tepenin arkasında çadır kurmuş yörüklerle amansız bir kavgaya tutuşur. Tepenin Ardı, İstanbul Film Festivali’nde kazandığı Altın Lale’den sonra dünyanın önde gelen festivallerinden ödül toplamaya devam ediyor.


Bizim Büyük Çaresizliğimiz
2011/  102'/ 35mm
Yönetmen: Seyfi Teoman
Oyuncular: İlker Aksum, Mehmet Ali Nuroğlu, Taner Birsel, Baki Davrak, Güneş Sayın, Fatih Al
Dil: Türkçe
Ödüller: 16. Nürnberg Türkiye-Almanya Film Festivali: En İyi Film, Sinema Eleştirmenleri ödülü; 30. İstanbul Film Festivali: Jüri Özel Ödülü
Seyfi Teoman’ın Berlin Film Festivali’nde yarışan bu filmi günümüzde bulunması zor bir dostluğu anlatıyor. Lise yıllarından beri yakın arkadaş olan Ender ve Çetin, hayatları uzun yıllar farklı yönlere gitse de sonunda çocukluk hayallerini gerçekleştirip aynı evde yaşamaya başlar. Davetsiz misafirleri Nihal sadece evlerinin değil ilişkilerinin de tam ortasına yerleşir. Ender ve Çetin birbirlerinden habersiz Nihal’e âşık olur. Ankaralı yazar Barış Bıçakçı’nın romanından uyarlanan film, Fransız usulü bir üçlü aşk anlatırken sonunda izleyicide karmaşık duygularla birlikte tuhaf bir ferahlık hissi bırakıyor.


Tatil Kitabı
2008/ 92 '/ 35mm
Yönetmen: Seyfi Teoman
Oyuncular: Taner Birsel, Tayfun Günay, Harun Özüağ, Ayten Tökün, Osman İnan
Dil: Türkçe
Ödüller: 16. Art Film Uluslararası Film Festivali:  En İyi Film; 27. İstanbul Film Festivali Ulusal Yarışma En İyi Film, FIPRESCI Ulusal Yarışma Onat Kutlar En İyi Film; 54. Taormina Film Festivali Jüri Özel Ödülü; 11. Palic Uluslararası Film Festivali Gorki List Tolerance Mansiyon; Montreal World Film Festivali İlk Filmler Yarışması Bronz Zenith Ödülü
Seyfi Teoman’ın bu ilk uzun metrajı, Silifkeli bir ailenin bir yaz boyunca başından geçenleri, ailenin küçük oğlu Ali’nin bakış açısını ön plana çıkartarak anlatıyor. İstanbul'da okuyan büyük oğlu Veysel'in üniversite sınavına girme isteğine karşı çıkan Mustafa, çekingen bir çocuk olan Ali'yi de yaz tatilinde çalışıp ticaret öğrenmeye zorlar. Mustafa’nın eşi Güler ve kardeşi Hasan'la aralarında da sürekli bir gerginlik vardır. Tüm bu gerginlikler, Mustafa'nın iş için gittiği Ürgüp'ten dönüşte komaya girmesiyle geri planda kalır.

Geriye Kalan
2011 / 103'/ HDCAM
Yönetmen: Çiğdem Vitrinel
Oyuncular: Devin Özgür Çınar, Erkan Bektaş, Şebnem Hassanisough, Burak Tamdoğan
Dil: Türkçe
Ödüller: 48. Altın Portakal Film Festivali: En iyi Kadın Oyuncu (Devin Özgür Çınar), En iyi Yönetmen; 12. Uluslararası İzmir Film Festivali: En iyi Senaryo, En İyi Kadın Oyuncu (Şebnem Hassanisoughi)
Bugüne kadar Ahmet Uluçay ve Yeşim Ustaoğlu gibi yönetmenlerle çalışan Çiğdem Vitrinel’in yazıp yönettiği ilk uzun metrajlı film olan Geriye Kalan, hayattan farklı dersler çıkarmış ama temelde aynı vahşi ve saldırgan korku evreninde ayakta durmaya çalışan iki kadının hikâyesini anlatıyor. Evliliğini kurtarmak için her şeyi göze alan Sevda ile “öteki kadın” olmanın yükünü taşımaya çalışan Zuhal karşı karşıya gelir. İhaneti öğrendikten sonra, ne kocasıyla yüzleşmeyi ne de kendine bir dert ortağı aramayı aklına bile getirmeyen Sevda, öteki kadını yolundan çekmek için harekete geçer.

Lal Gece
2012 / 92'/ 35mmYönetmen: Reis Çelik

Oyuncular: İlyas Salman, Dilan Aksüt, Mayşeker Yücel, Sabri Tutal, Sercan Demirkaya
Dili: Türkçe
Ödüller: Nürnberg  17. Türkiye- Almanya Film Festivali: En İyi Film, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Erkek Oyuncu; Berlin Film Festivali: Kristal Ayı
“Çocuk gelin” konusunu merkeze alan, başrolünde 25 yıl sonra sinemaya dönen İlyas Salman'ı izlediğimiz çarpıcı bir film. Anadolu’da zengin bir köy düğünü ile başlar hikaye. Halaylar çekilir, silahlar atılır… Ve izleyici, yıllarını cezaevinde geçirdiği için evlenmekte geç kalmış 55-60 yaşlarında bir damat ve henüz çocuk yaşta bir gelinle evin bir odasında baş başa kalır. Odada yaşananlar damadın beklediği gibi olmaz. Gelin, korkularını ince zekâsıyla aşma ve damadı oyalama savaşı içindedir. İzleyici gerdek odasına düğünle giren bu iki kişiyle beraber sabahı eder. Film bu yıl Adana Altın Koza Film Festivali’nin yarışma bölümünde yer alıyor.



Unutma Beni İstanbul
2011/ 118'/ Blu-ray
Yönetmenler: Hany Abu-Assad, Stefan Arsenijević, Aida Begić, Eric Nazarian, Stergios Niziris, Omar Shargawi, Josefina Markarian
Senaryo Danışmanı:Petros Markaris
Oyuncular:Alma Terzic, Ayça Damgacı, Mira Furlan, Svetozar Cvetkovic, Ahmet Rıfat Şungar, Ali Suliman, Liraz Charhi, Süreyya Güzel, Yorgos Symeonidis, Hümeyra Akbay, Settar Tanrıöğen, Jacky Nercessian, Serra Yılmaz, Görkem Yeltan, Esin Harvey, Baki Davrak, Volga Sorgu Tekinoğlu, Salima Hamed, Suheila Abu'Asad, Amer Hlehel, Hiam Abbass
Dil: İngilizce, Arapça, Sırpça, Yunanca,Türkçe, İbranice, Boşnakça
Ödüller: 18. Rabat Film Festivali, En İyi Film;  7. Güneydoğu Avrupa Filmleri Festivali, Jüri Özel Ödülü & En İyi Görüntü Yönetmeni
Unutma Beni İstanbul, uluslararası alanda başarı kazanmış altı yönetmenin İstanbul'un geçmişinin yalnızca mevcut Türkiye halklarına ait olmadığını hatırlatmak amacıyla bir araya gelip yaptığı altı kısa filmden oluşuyor. Her biri 15 dakika uzunluğundaki bu kısa filmler, yönetmenlerin kendi hayatlarından ya da tanık oldukları hikâyeleri konu alıyor. Boşnak oyuncu Alma, orta yaşlı çift Dragan ve Ana, Vangelis, Martha ve Armenak... İstanbul'da olma sebepleri birbirinden farklı olan bu insanları kentin kozmopolit tarihi bir araya getiriyor.

Vücut
2012  / 104'/ Blu-ray
Yönetmen: Mustafa Nuri
Oyuncular: Hatice Aslan, Neslihan Yeldan, Cengiz Bozkurt, Şeyla Halis, Şebnem Dilligil
Dili: Türkçe
Ödüller: 18. Uluslararası Altın Koza Film Festivali: En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, Umut Veren Genç Erkek Oyuncu, Montreal Film Festivali: En İyi İlk Film Adayı
Leyla 40’lı yaşlarının sonunda, o güne kadar yaşamını Almanya’da porno film çevirerek geçirmiş bir kadındır. Onun bu sektöre girmesine önayak olan sevgilisi Yılmaz’la birlikte kısa bir süre önce Almanya’dan İstanbul’a geri dönmüşlerdir. Ancak döndüklerinde Yılmaz, Leyla’yı terk eder ama birlikte bir film çevirmeleri konusunda ondan son kez bir istekte bulunur. Leyla’yla İzzet’in yolları bu filmin setinde kesişir. Leyla, İzzet’in sevgisine inanmış, kendisini İzzet’e teslim etmiştir. Etraflarında gelişen olaylar beklenmedik sonuçlar doğururken yeni hayatlarına doğru ilerleyeceklerdir.

Can
2011 / 106'/ 35mm
Yönetmen: Raşit Çelikezer
Oyuncular: Selen Uçer, Serdar Orçin, Yusuf Berkan Demirbağ, Erkan Avcı, İdil Yener
Dili: Türkçe
Ödüller: 2012 Sundance Film Festivali: En iyi Drama Jüri Özel ödülü, 48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali: Behlül Dal Jüri Özel Ödülü, Antalya Kent Konseyi Seyirci Ödülü
Yönetmen, Gökten Üç Elma Düştü’den sonra ikinci uzun metraj filminde anne-baba olmayı, sabretmeyi, sevgiyi, gururu ve pişman olmayı anlatıyor. Bu yıl ilk kez programına Türkiye’den bir film alan Sundance’te prömiyerini yapan Can, yeni evli Ayşe ve Cemal çiftinin çocuk sahibi olma sürecindeki sıkıntıları ve sonrasında yaşananları konu alıyor. Normal yollardan çocuk sahibi olamayınca yasal olmayan yollara başvuran çiftin yuvası bu kararla bozulmaya başlar. Başından beri tepkili olan Ayşe, çocuğa hiçbir zaman kendisininmiş gibi bakamaz.
Nar
2011 /81 '/ 35mm
Yönetmen: Ümit Ünal
Oyuncular: Serra Yılmaz, Erdem Akakçe, İdil Fırat, İrem Altuğ, Şükran Ovalı
Dili: Türkçe
Ödüller: 12. Uluslararası İzmir Film Festivali: En iyi Film, En iyi Senaryo, En iyi müzik, Alim Şerif Onaran Akademi Ödülü, 48. Uluslararası Altın Portakal Ödülleri: En iyi film Jüri özel ödülü
Haksızlığa uğradığını düşünen bir kadının haklarını aramalarıyla başlayan bir öyküyü anlatan Nar, apayrı şeylere inanan dört kişiyi bir evin içinde, yarım gün gibi kısa bir sürede adalet ve kendi inançları konusunda ciddi bir sorguya tabi tutuyor. Yarı aksiyon yarı fantastik öğelerin katkısıyla, filmde herkes kendi geçmişiyle hesaplaşıyor.

Film Ekimi 2012

0 yorum
Bu yıl 11. kez düzenlenecek olan Filmekimi, 29 Eylül – 7 Ekim tarihleri arasında, Türkiye’nin farklı kentlerinde sinemaseverlerle buluşuyor.

Filmekimi’nde bu yıl yine usta yönetmenlerin dünyanın belli başlı festivallerinde gösterilmiş, ödüller kazanmış son yapıtlarının da aralarında bulunduğu 40’a yakın film izleyicilerin karşısına çıkacak. Filmekimi’nin programı ise 10 Eylül’de açıklanacak. Filmekimi, 29 Eylül - 7 Ekim tarihlerinde, İstanbul’da Atlas, Beyoğlu ve Nişantaşı City’s olmak üzere üç sinemada izleyicilerle buluşuyor.

11. Filmekimi geçen yıl beş şehirle hayata geçirdiği, sinemanın en iyi ve en güncel örneklerini sadece İstanbul’a değil, Türkiye’nin farklı noktalarına eriştirme hedefini bu yıl daha da geliştiriyor. Geçen yıl ilk kez İstanbul sınırlarını aşarak Türkiye’nin beş kentinde daha sinemaseverlere ulaşan Filmekimi, bu yıl da Bursa, İzmir, Ankara, Erzurum, Diyarbakır ve Gaziantep’te düzenleniyor.

Filmekimi biletleri, İstanbul için 22 Eylül saat 10.00’dan itibaren Atlas ve Beyoğlu sinemalarında ve Biletix satış kanallarında satışta. Filmekimi gösterim saatleri, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi 11.00, 13.30, 16.00, 19.00 ve 21.30.

Öne Çıkan Filmlerden Bazıları ise şöyle;
Bu yıl Cannes’da Altın Palmiye kazanan ve başrollerdeki Jean-Louis Trintignant ve Emmanuelle Riva’nın muhteşem oyunculuklarıyla hafızalara kazınan, Michael Haneke’den “Amour”, Christian Mungiu’nun Cannes Film Festivali’nde 2 ödül birden kazanan son filmi “Beyond the Hills”, Ken Loach'un Cannes'da Jüri Özel Ödülü alan filmi “Angel's Share”, önce Sundance’te Jüri Büyük Ödülü’nü, sonra da Cannes’da en iyi ilk filmlere verilen Camera d’Or ödülünü kazanan Benh Zeitlin’in yönettiği “Beasts of Southern Wild”, Thomas Vinterberg'in yönettiği ve bu yıl Cannes'da Danimarkalı oyuncu Mads Mikkelsen'e En İyi Erkek Oyuncu ödülünü getiren “The Hunt”, Abbas Kiarostami son filmi “Like Someone in Love”, yönetmenliğini Little Miss Sunshine filmiyle büyük beğeni toplayan Jonathan Dayton ve Valerie Faris'in yaptığı “Ruby Sparks”, Brian de Palma’nın son filmi “Passion”.


4 Temmuz 2012 Çarşamba

Geçmişle yaşamak zaman kaybıdır!

1 yorum
Yazım Çeşidi: Güya deneme
Konusu: Zaman

Acaba ruh göçü diye bir şey hakikaten var mı? Şayet böyle bir şey varsa, zamanı da geri döndürmek mümkün olur mu? Kim bilir zamandan şikâyetçi olarak yaşayan ne çok insan vardır bu dünyada. Bana yetmiyor yirmi dört saat. Verlaine’in kendine sorduğu ünlü soru bana yöneltilse; “Söyle ne yaptın gençliğini?” Büyük ihtimalle “Fazlaca boş zaman geçirdim..” diye yanıtlarım.

Zamanın ne sözcük anlamı, ne terim anlamı, ne somut ne soyut anlamını irdelemek istemiyorum. Yalnızca bende çağrıştırdığını aktarmak istiyorum. Bir dönem, hiç istemeye istemeye gittiğim eğitim kurumları, şimdi beni çağırıyor.. Girmekten hoşnut olmadığım kütüphane ve kitapevlerinden artık çıkmak istemiyorum. Yaşımın ilerleyişine ve eş değerde aklımın ilerlemeyişine bağlıyorum. Yavaş yavaş kendi kütüphanemi oluşturma savaşındayım. Hem aklımda, hem somut olarak odamda..

Demişler ki;

“Boş zamanlarımda halı dokurum.” Uzun siyah saçlı köylü kız,
“Boş zamanlarımda resim yaparım.” Sakallı ressam,
“Boş zamanlarımda besteler yaparım.” Romantik besteci,
“Boş zamanlarımda şarap içerim.” Sokaktaki sarhoş,
“Boş zamanlarımda yemek yerim.” 150 kiloluk adam,
“Boş zamanlarımda demeç veririm.” Eski politikacı,
“Boş zamanlarımda Meryemanayı düşünürüm.” Sarışın rahibe,
“Boş zamanlarımda marangozluk yaparım” padişah II. Abdülhamid,
“Boş zamanlarımda beyaz atlı prensimi beklerim.” Genç ve güzel kız,
“Boş zamanlarımda gençliğimi düşünürüm” yaşlı kadın,
“Boş zamanlarımda ağlarım” yalnız kalmış deli adam,
“Boş zamanlarımda havlarım” kulağı kesik karabaş,
“Boş zamanlarımda anırırım” yanık sesli eşek,
“Boş zamanlarımda toprak kurtlarıyla söyleşirim” profesyonel ölü.."

Yukarıda Gürhan Tümer’den büyük bir alıntı yaptım. Bana da soruyorlardı: “Boş zamanlarında neler yaparsın?” diye, ‘kızların peşinde ve top peşinde koşarım’ diye cevap ver(ir)emezdim...

“İşini erteleyen insan, işinin hiçbir zaman yapılmaması riskine giren insandır.” Baudelaire

Geçmişte bir işe girişecek olduğumda, katiyen ayakkabılarımı çıkarmazdım. Neticede benimsemediğimin göstergesiydi. Bana ne vereceğini öngöremezdim. Bu öngörüsüzlük şimdiki beni yarattı, durum fallar baktırmaya vardı: Kısa yakın zaman, orta yakın zaman, uzun yakın zaman dilimlerinde hayırlı bir şeyler olacak, oluşacak mı? “Geçmişle yaşamak da ayrıca zaman kaybıdır.” Babamın sürekli telaffuz etmesiyle aşina olduğum cümledir. Tabii olarak geçmişimdeki pişmanlıklardan sıyrılmak kolay olmuyor. Alacağım ve aldığım dersler gelecekteki benin yaratılmasında pay sahibi olacak.

"Hayatınız boyunca bir kurban olmak zorunda değilsiniz. Tam şu an ne olduğunuz, geçmişteki seçimlerinizin bir sonucudur. Ne olacağınız ise bundan sonra yapacağınız seçimlere bağlıdır" Ivan Burnell

Ardımda bıraktığım on yılda geçen boş zamanlarımın asla geri gelmeyeceğini biliyorum. Ya şimdi? Otobüste, trafikte geçen bir dakikanın hesabını yapıyorum. Nasıl daha fazla okuyabilirim? Kaybettiğim zamanı geri getiremeyeceğimin bilincindeyim, lakin yarına daha bilinçli ve düzeyli çıkabilmek için okumak öğrenmek şart.. Konfüçyüs’ün dediği gibi, “Düşünmeden öğrenmek, zaman kaybetmektir.” Kalan yaşamımda öğrenme işini, ele aldığım konu üzerinde düşünerek, konuşarak, tartışarak yapmak niyetindeyim. Alık alık sokaklarda ekmek elden su gölden dolaşırken; şimdilerde büyük denizlere ulaşabilmek için küçük gölleri beğenmenin ötesine geçip, üzerinde santral kurarak elektrik üretmeye çabalıyorum.

Hatırlanmasa da, yaşamımızın her anında pek çok pişmanlıklar yaşıyoruz. Hiç 'keşke' dediniz mi? Bir kere bile dediyseniz, yaşadığınız zamandan pişman oldunuz demektir. Acaba ben kaç defa 'keşke' dedim? Bir, iki, beş... Sayısını net bilmiyorum, lakin az olmadığını biliyorum.

J. M. Powe’un, “Rüyaları gerçekleştirmenin en kolay yolu, uyumamaktır” sözünü kendime merdiven yaptım. Belki bu sözüyle bir bakıma ironi yapmış olabilir. Zaman, iki yıldır beni korkularımla yüzleştirirken; karşılığında uykularımı çalıyor.Her gördüğümü, her okuduğumu belleğime kazımak istercesine, ama hiçbir şeyi yerine oturtamadan gitmeyeceğim... Prova aşamalarını atlatarak, yaşamdaki oyunumuzu oynayıp, göç edeceğimiz güne dek zamanı iyi kullanmaya kendimi ayarlayacağım.


Yazan: Kerem KA. / Ocak 2010